Gümbürtü!
İnsanların karpuzu dilimle satın aldığı bir ülkede yabancı futbolculara milyonlarca euro verilmesinin sakıncası yoktur. Biliyoruz ki tek kefeli futbol ekonomisinde terazilerde okka yoktur cukka vardır. İnsanların çaresizliği bile birileri için para ediyorsa, bu çelişkinin hesabını yapmanın faydası yoktur. Büyüklerin para ağaçları vardır da Anadolu kulüpleriyle aralarındaki haksızlık uçurumunun büyümesine mahsuben; "şartlar eşit değilse kazananlar kazanmış sayılmazlar" desek ne yazar. Devir değişti. O delikanlı ruh, eşitlik ilkeleri falan mazide kaldı. Kara paranın, bahis baronlarının esamesinin okunmadığı, meslek onurunun yat gezilerine satılmadığı haysiyetli yıllarda.
Para her şey değil. Beşiktaş karşısında resital veren Arda Turan'ın Shakhtar'ına baktım. 19 yaşındaki yetenekleri hayranlıkla izledim. "Arda Turan, Eyüpspor'da toplama takımla gösterdiği başarının arkasını getirirken, takım kurmanın sihrini de öğrenmiş" dedim. Shaktar'ın çuvalla para harcanarak kurulmadığı ortadayken, yabancı kulüplerin fark ettiği bir teknik adamı bizimkiler neden elinden kaçırıyor, orasını da çok bilenler düşünsün! Arda Turan'ın gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacağından hiç şüphem yok, bu da not olarak düşülsün!
Ülkemizde milyonlarca euro verilen yabancı futbolculardan hiç olmazsa aldıklarının karşılığını vermek gibi bir misyon üstlenmeleri gerekiyor. Elbette içlerinden özel adamlar çıkıyor ama sezon başladıktan sonra birçok yabancıya, "sizler her istediğinizi alıyorsunuz da sizlerden istenen bir şeyi niye vermiyorsunuz?" demekten bizler de bıktık.
Eskiden bir kulübün formasını giymek karakter analizini gerektirirdi, yöneticiler buna asalet derdi ahlak derdi. Bizler "adamlık" derdik. Adam olanın forma rengine bakmadan her birini severdik. Önce ekmekler bozuldu sonra insanlar. Meslek onurunu satanlar üçüne beşine bakmıyor artık, kendi leşine bakıyor. Bir zamanlar kıt kanaat yaşayan gazetecilik bile milyon dolarlarla oynuyor. Şimdi taraftarlığın gözü dönmüş haline "sevda" denirken ve yanlışların arkasında gururla durulurken, insanlar çocuklarını nasıl bir uçuruma sürüklediklerinin farkında değil. Parayı duyan yabancı futbolcular koşarak geliyor da küresel ısınmanın yok ettiği dünyada yağmurlar niye gelmiyor? Bir şeyler gitti mi gelmez bir daha!
Futbolun kültürü vardı da o yıllarda futbolcular kitap okur, sosyal meselelere kafa yorardı. Ne zamanki cehalet ve yalan öne çıktı, her şey yoldan çıktı. Beşiktaş bir dönem Hoffenheim'dan Andreas Beck ile sözleşme imzalamıştı da en çok ilgimi çeken Beck'in başucu kitaplarıydı. Nietzsche, Dostoyevski ve niceleri. Nietzsche'nin sözü; "yaşama karşı sorumluluğumuz daha yücesini yaratmaktır daha alçağını değil." Bugün kitap okumayan ama değerlerin canına okuyan futbolculara, içinde bol küfürlü komik filmleri sorun hepsini ezbere bilirler. Cehalet ve nefret çukurlarının içine düşerken kendilerine gönül veren çocukları da yanlarına çekerler. Yetmez, sahanın ortasında sinek değse öyle bir düşerler ki, bizlere de "sürüngen ahmakların ahlakını sevsinler" demek düşer!
Eskiden kötülüklere metelik vermezdi insanlar, şimdi çocuklarının ömrünü bile veriyor. Kendinden olmayanı yok etmek üzerine kurulu bir dünyada kimsenin kimseye bir damla su vermeyeceği gerçeği ortadayken, "ortada kuyu var yandan geçin" diyeceğim ama eski kuyular şimdi ağızları irin kokan insanlardan bin kere daha emniyetli! Meselenin özü; çocuklarımız gümbürtüye gitti, dönecekleri de şüpheli. İhtimaldir ki birileri kara para kasalarının içine kilitlemiştir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.