Kadıköy ruhu
Değişim ile başlamak, taraftarın – camianın üstündeki "umutsuzluk" bulutlarını dağıtmaları gerekiyordu. Düşüncesine maça gidenlere, "Bitmeden protesto yapmayın" çağrıları vardı. Yani; bitince yapabilirsiniz. Oyun, çaba veya futbolun cilveleri umurunda değil kimsenin… Ya yenip; turu geçecekler, ya da tribünlerin öfkesini yaşayacaklar. Bu baskının üstüne bir de "garip" gol eklendi. Fenerbahçe hücum ederken, sahipsiz topu eliyle düzeltti kaleci İrcan Can… Hakem düdük çalmamış, ayağıyla da çok rahat kontrol edebilirdi. Ama dedik ya, maça değil arenaya çıkmışlardı. Kimsenin aklı başında değil. Devreyi 2-1 bitiren gollerle birlikte maç "güvenli alana" geldi. Tribün mırıldanmaları, "Bu takım yapar" fikrine kavuştu. Sinerji sahaya da yansıdı, iyi başladılar ikinci yarıya. Fred'in değme forvetleri kıskandıran plasesiyle, ikinci maç başladı. Artık tur Fenerbahçe'deydi, ama top Feyenord'da… Mourinho'nun takımı çekildi kendi sahasına, verdi pozisyonları rakiplere. İlk goldeki büyük hatasını düzeltti, iki net pozisyonu engelledi. Tartışılan Symanski, Archie Brown ile birlikte maçın kahramanları oldular. Gollere imzalarını koydu. En Nesyri hükmetti forvete. John Duran nasıl bir enerji ve hız olduğunu gösterdi. Talisca buz gibi oynadı, sahadaki panik havasını bitirdi. Her şeylerini verdiler sahada, istediklerini de beş golle aldılar. Böyle bir "son düdük", böyle bir ustalar geçiti, böyle bir inanmışlık ve dayanışma. Kadıköy eski günlerdeki gibiydi, tuttuğunu koparan…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.